Cuma, Ocak 06, 2006

sabah güneşi

yazılacak bir şeyler yaşamıyor olmak o kadar kötü mü gerçekten? bir şey söylemeye hazırlanmak, dudakları ıslatıp boğazı temizleyip çaresiz susuvermek. somutlaştıramadan zamanı kaçıp gitmesini izlemek. ...bir gün balerin olacağım. ...bir gün kocaman olacağım derken bir bakmışsın küçücük kalmışsın. galiba bu blog beni depresif yapıyor. yazmaya çalışmadığında yazacak bir şeyinin olmamasının bir anlamı yok ki.. ya da ne bileyim sezdiklerim var. söylemeye kalkmazsam tatmin ediyor ruhumu. ama ne zaman kelimeleri arıyorum, ellerim bak boş kalıyor.
güneş bugün çok güzel parlıyor. Ocak ayının o çok yatay, çok beyaz güneşi perdenin dantelleri arasında bin parça olmak uğruna gelip bana dokunuyor. güzel bir film seyredilebilir bugün. uzun siyah palto sırtta, eller cepte, baş hafif eğik, ama gülümseyerek, yürünebilir. bugün sahile doğru inerken baylan'da durup bir nescafe içilebilir. kokulu, renkli sebzelerle güzel bir yemek yapılabilir. bugün, bir buket çiçek alıp ananeye, bir koca pasta alıp sevgiliye, ekmek alıp :) ata'ya gidilebilir.
bugün istatistik çalışmak zorunda olmasam bu terbiyesiz güneşin zevki çıkabilir.

2 yorum:

simiole paris carnet dedi ki...

June 2005'ten bugune kadar okudum tum sayfani. Elimde kirmizi meyveli sicak bir icecek vardi, August'teyken babam aradi, -biraz konustuk ve kapattim-, gulumsettin beni her ayda ayri ayri, -sevgilim yeni bir kesfim var- dedim, sevgilerimizi gonder dedi.

ps. sevgilerimizin yaninda bir de ucak bileti gonderebilsek mlle, ne yapalim artik para biriktirecegiz, bonne journée.

osquée dedi ki...

hoşgelmişsin evimize görkemli fransız imparatorluğunun tek varisi, kudretli simiole sultan. biraz soğuk ve boş gelebilir belki lakin sadık hizmetkarlarımın sizi rahat ettireceğine eminim. may the force with you :)) istirahat buyrun lütfen