Perşembe, Ocak 26, 2006

kar..


dört gündür durmaksızın kar yağıyor. ve ben yeni fark ediyorum ki, karla ilgili hiçbir şey yazmamışım. olacak şey değil! oysa bir zamanlar, ki susam sokağından olsa gerek o günleri hatırlayınca damağıma susamlı sert şekerlerin tadı geliyor, sabah mırın kırın uyandığımda annem ya da babam ya da ananemin sesi içimi açardı : özge, bak kar tutmuş! "kar tutmuş" çok şey demekti. kar tutunca sokak lambasının dibinde nefesinin buharını izleye izleye servis beklemezsin bir kere. okula gitmezsin. ilhami ahmet örnekal'ın 3'erli oturulan tahta sıralarındaki minik oyuklarda oyunlar bulmaya çabalamazsın. "çarşamba geç kalma uykuya dalma, uykuya mışıl mışıl, uykuya mışıl mışıl, uykuya dalma" şarkısı söylenirken uyku derken incelen çocuk sesleri arasında hıçkırıklarını bastırmaya çalışmazsın. (bu arada öyle de bir şey var ince seslerde ağlarım.) bunların yerine. çizgifilmlerin karşısına oturulur. anane french toast yapar, ki o zamanlar adı cicipapadır. öğleden sonra ilknur gelir. kar oynamaya çıkılır. 100 kişi olunur. dünyanın eeen büyük kardanadamı yapılır. (hala daha yapılıyor. var arka bahçede bir tane) akşama kadar oyna oynayabildiğin kadar. akşam oldu mu, aman uykuya dalmayayım, ge kalmayayım derdi olmadan mışıl mışıl uyu: bu kar kolay kolay kalkmaz.
ben dört gün boyunca çıkmamıştım dışarı. aman üşümeyeyim. aman oturayım işte şurda sıcak çikolata, filmler, kitaplar. biraz banu alkan biraz kadının sesi. zaten eldivenim yok. derken,
sevgilim geldi dün.
sonra sevgiliannemügedoğukanben kar oynamaya çıktık.
aslında tam da öyle değil. "birazcık yürüyelim" demiştik bir iki biradan sonra. ama bembeyaz geceye çıktığımızda herkes sanki delirdi. ben bir süre ortalıkta savaş muhabiri gibi koşturdum. sonra canoncuğumu cebime koyup ben de kartopu savaşına katıldım. ne kadar yoruldum. ne kadar! ama kıkır kıkır gülüyorduk kartopları ağzımızda, yüzümüzde, sırtımızda patlarken. çok özlemişim. bugün de çıkıp dünyanın een büyük kardanadamını yapacağız. kış geldi. biz çocuk olduk.

Hiç yorum yok: