Çarşamba, Ağustos 30, 2006

b ö c e k l e ş m e n i n k a d i f e t a r i h i

bişiler.com'da yeni öyküm yayımlandı. ilgilenen seçkin okuyucu kitleme :) duyurulur.

martının dönüşü -kısa ve öz-

yoktum. şimdi varım.

başka yerdeydim. şimdi orada yokum.

seviyorum istanbul'u. ailemi. sevgiliyi...



bir tek o masmavi denizde yüzmeler de olsa...!

ve bu yaza damgasını vuran heitor villa lobos, bachianas brasileiras

Cumartesi, Ağustos 05, 2006

code 46



'are there too many off them? -or the waste of economic progress' başlıklı makalesinde zygmunt bauman modern çağın bir getirisi olan 'artık insan'ı anlatır. ekonomik ilişkilerin dışında kalmış/bırakılmıs bu insanlar sosyal ve politik alandan da manen ve cismen soyutlanmış, dünyanın 'boş' alanlarına yerleştirilmiş, gettolara, hapishanelere kapatılmış; neoliberal devletin tüm kurumlarının seferberliğiyle 'geri dönüşleri' engellenmiştir. bu günümüz çelişkilerinin daha da sertleşip sivrildiği, 'içerde' ya da 'dışarda' olmanın yaşıyor ya da var oluyor olmak arasındaki farkı yarattığı bir gelecekte geçiyor film. güçlü politik organizasyon(lar?) yasalarını hafıza silmekten yer değiştirmeye, dışarı atmaya kadar çeşitli ceza/yöntemlerle uygulatıyor. devlet yatak odalarına dalıyor, sevişmeleri bölüp parçalıyor. kurallara (kod46) uymayanlar, bir çeşit virüs nedeniyle, kendilerini ihbar edecek denli robotlaşıyorlar. yaşantıları ellerinden alınıyor.

filmin sonunda maria'nın dediği gibi dışardakilerin hafızalarına karışılmıyor, onlar yok sayılıyor. bu durumda içerisi mi daha iyi dışarısı mı, bilemiyor seyirci.

Cuma, Ağustos 04, 2006

son dakika kıllanması

yalancı yarim isimli dizide romantik bakışlı çellist kızı oynayan hatun daha önce hayatında viyolonsel görmemiş. sol el kal tabiriyle "tomruk" gibi, sağ el kibar-kadın-bıçak-tutar gibi. ayıptır. bu kalitesizlikler 70'lerin Türk filmlerindeki gitar çalamayan hippilerde kalmalıydı.
çın çın (çay karıştırma efekti)

postmodern masal


İşbu hikayet Kraliçenin akıllara durgunluk veren düşüşünün resmi ve cismi belgesidir.

Evvel zaman içinde kambur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken herkes birbirinin tahtını tangur tungur sallar iken, ülkelerin birinde hali vakti yerinde hem işinde gücünde bilhassa pek bir şahane az çok yalnız ve bir o kadar da şanssız bir kraliçe yaşarmış.
Ne kralı ne krallığı ne tacı.. hükümranlığını ilan eden sırf kendi inadı. Velhasıl öyle kendi halinde sürer gidermiş saltanatı…
Bir gün çamaşır asarken balkonda gerili ipe, bir ses duymuş. Maymundan geliyormuş ya en harikulade insan bile, içgüdüleriyle irkilmiş, dengesini kaybetmiş. Düşmüş, ölmüş.
Gökten üç elma düşmüş. Biri kraliçenin biri doğan görünümlü şahininde bangır bangır arabesk çalan kirli sakallı beyaz atlı prens ve hatta damat adayının biri bu masala tüm inananların başına.
Fin.


Özgecik
Dorm, haziran ’05

yağmur yağsa... uykum kaçsa...

bugün biraz okudum, biraz yazdım. (yapayalnızdım. :) )

sevgili iş görüşmelerine gitti. hepsi de çok iyi geçti. iyi geçtiği için sevindim. birlikte tatile çıkamayacağımız için, gündüzleri onu özleyeceğim için üzüldüm.

bugün değişik bir şeyler istedim ben. yaz vakti yağmur yağsın istedim. broadway sinemasında film izleyip bahariye'de yürümek... sığınak'ta çay içmek...

her şeyden çok, sayfamı her açtığımda -ki itiraf edeyim, bunu çok sık yapıyorum. özellikle yapacak çok işimin olduğu günlerde!- alttaki kabarık saçlı çirkin kadınlarla karşılaşmaktan sıkıldım.

geçmişe ve geleceğe buradan bakmak istedim bugün.