Pazartesi, Ocak 01, 2007

ey şeytanın bacağı, kırıldın mı?

herkes sorup duruyordu: yılbaşında ne yapacaksın? planın var mı? hangi partiye gideceksin? bense hep aynı cevabı vermek zorunda kalıyordum: ne yapacağımı bilmiyorum, hayır hiçbir planım yok. parti marti bilmem ben.
yılbaşlarıyla ilgili bir derdim vardı benim. hayatımın bütün felatekleri yılbaşlarında geldi başıma. tam giyinmiş süslenmişken mesela. yeni yıl yeni bir başlangıç falan bir şeyler zırvalamaya hazırlanmışken.
bu yıl vazgeçmiştim bu yüzden. beni sevmeyeni ben hiç sevmem kat'a kutlamam. demiştim.
sonra ayın 31'i oldu, öğlen oldu, akşamüstü oldu. o da ne!? hiçbir şey olmuyordu. anneanneme gittik, bayram yemeği yedik -ben sadece zeytinyağlılardan- anneme döndük. kahve içtik. her şey normaldi. hatta güzeldi bile.

e çıkalım madem dışarı, dedik biz de. son anda program yapmaca savaşları verip. yılbaşında gidilebilecek en kötü partiyi seçtik: studiolive teknik'te 70ler-80ler-90lar. studiolive'de genelde deneysel güzel işler, performanslar oluyor. ama bu gerçekten sıkıcı, karanlık, boş bir partiydi. bir saat civarı ben eğlenmeye kendimi zorladıktan, necati bunun imkansızlığını dile getirdikten sonra çıkıp herkeş bildiği yerde dans etsin diyerekten cambaz'a gittik. hayır, normal hayatımız sürerken öyle müzikler dinlemiyoruz biz. çok enteliz, evde hep mezzo açık. ama yeri geldiğinde pistlerin tozunu attırmayı da iyi biliyoruz. latinden hiphopa, çifte telliden jazza çok geniş bir yelpazeden örnekler sunduk dün gece de. 10dan geriyede saydık. kadeh de kaldırdık. pillerini şarj etmeyi unuttuğumuz makineyi açık tutabildiğimiz kısacık bir anda bu fotoğrafı çektik.


sabah oldu. akşam oldu. her şey yerli yerinde. şimdi söyle bana şey şeytanın bacağı, kırıldın mı?

artık ben de yazarım herkes gibi:

eski yıl sona erdi/yepyeni bir yıl geldi/ yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl/ bizlere kutlu olsun!

Hiç yorum yok: