geçmişin tozlu sayfaları arasından hasan'ın sesini duyuyorum: bir şeyi seçersen diğerlerini kaybediyorsun, seçim yapmazsan hepsini kaybediyorsun.
evet, çelloyu haftada bir elime alıyorum ve hiç öğrenemiyorum. evet, yazdan beri hiçbir şey yazmadım. evet, bugün yazdan beri ilk defa ojelerimi değiştirdim.
böyle zamanlarda, hele akşamsa, yine o bildik bunalımlara giriyorum. işte hayat kaçıyor, ben geride kalıyorum. her işim yarım kalıyor. hiç enerjim yok. hayatım bomboş geçiyor. falan.
öte yandan bakıyorum. ulan ben bu sene öğrenci asistanlık yaptım. dans ettim. intermedyatik gösteri yaptım. staja başladım. kedim oldu. laleler, çiğdemler, sümbüller ektim.
neden böyleyim ki ben?! her şeye heves... beste diyor: bir şeye yoğunlaşmak lazım. benim aklıma yine eskilerden bir şarkı geliyor, kadıköy anadolu sahnesinde söylenmiş: bize bişi lazım. size de mi lazım. çok lazımlık bir şey aman neme lazım. ve bir söz, caddebostan sahilinden: sonsuza kadar yaşamak ve her şeyi yapmak istiyorum.
geçen gün bilette otururken biri sordu bana "siz de mi oyuncusunuz?" diye. gözümün önünden bir film şeridi gibi geçen tiyatro-insanın soğuk çalışma salonları, kadıköy anadolunun dağınık kulisi, istanbul'un her yerinde bir dolu sahneler, iki kolisini mezun olurken okula bağışladığım oyun kitapları ve saatlerce sahaflarda onları arayışım, oyunevinde atölyeler... "yok" dedim "siyaset bilimi okuyorum ben".
y. ve g. de boğaziçi mezunu. hem de biri bizim bölümden. üstelik jeffrey hazirana kadar kalıyor. üstelik 7 martta performansımız var. hem de sevgiliyle birlikte yapacağız. iyi yani, güzel şeyler.
ve ben, yine yıllar önceki gibi cevap veriyorum hasan'a: insan biraz da kaybettikleridir, hasan.
hangi hasan mı?
sana basan
HA-HA
NOT: Osman Pamuk bu dünyanın en tatlı kedisidir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder