
itinayla taksi beklemeye başladık, bizi akm'ye götürsün diye. böyle durumlarda hep başıma geldiği gibi ya ben çok geride durdum ya herkes önüme geçti. boş gelen tüm taksiler dolu doluverdiler nispet yaparcasına. sonra bir tanesi gelip önümüzde durdu. "akm'ye kadar gi..." derken romantik döneme hiç uymayacak bir el hareketi, bir acayip mimikle bastı gitti, hayvan herif. sonra bir ikincisi. o karışıklığa giremezmiş beyefendiler bu kadar kısa mesafe için. ulan nasıl şeydir bu taksiciler ve dikiş kutuları? ihtiyaç halinde yok oluverirler. başladık yürümeye. üstelik sürekli dizlerinin ağrısından şikayet eden tontiş anneannem de yanımızda. üstümüze yağmur, suratımıza rüzgar, e ayakta olmazsa olmaz şık topluklu pabuçlar. ulan bi state of nature olaydı da ben hepinizi bi güzel döveydim, ama yok yok kesin dayak yerdim, yaşasın cumhuriyet falan derken bulduk bir hayırsever taksici, yani sevgili buldu bütün ikna kabiliyetiyle. gerçi bu adam da yol boyunca söylendi ama ben pragmatik sevgiler besledim şahsına.
çıkarılacak dersler:
1. sanat bünyeyi yumuşatır, hayatın zorluklarıyla baş edemez hale getirir.
2. insan zaten hayatla baş edemez.
3. sanatı ve sanatçıyı her zaman destekliyorum.
4. iyi kalpli taksi şoförlerini de destekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder