Cuma, Mart 03, 2006

1-2-3

1. sergilememek
evet, sosyal mevzular beni açmıyor, kabul etmek lazım. küçük gruplar içi güç dalaverelerine gelemiyorum. komiteye de şık bir cevap yazdım, "tercih etmiyorum."la biten. kimse de kaale almadı:) yemişim sergiyi. (I ate the lotus)

2. okumalar birikti
bu çok klasik bir şey. önüne geçmek neredeyse imkansız. günü gününe çalışmak diye bir şey gerçekten var mı, yoksa hoş bir temenni mi bu? dün akşam sporlarla çoğalan IR okumaları için mega program yaptım. ama şuan itibariyle yeni programın da 10 saat falan gerisindeyim. haydi hep birlikte: yemişim siyaseti. (I ate the lotus, one more time)

3. son 3-4 gün
evet burası mühim. en son postumdan bu yana yaklaşık iki hafta geçti. bu süre zarfında ben hep bekledim maymun muyum, insan mıyım görmek için. şimdi şöyle oluyor, iki hafta önce pazar günü sevgili didemle oturmuş nefis kurabiyelerimizi yerken hatun gene parlak fikir/projelerinden birini daha paylaştı benle. meğersem bir yıldır klarnet çalmak istermiş. sonra gittik biraz woody allen dinledik. hayal kurduk. akşam sahilden ethemefendi'ye doğru yürürken artık potansiyel bir çellisttim. sonra babamla konuştum. "maymun iştahlısın sen çalışmazsın." dedi. "gitarın var ya, dokunuyor musun?" dedi. bense maşuktan ayrı düşmüş aşık gibi uyuyakaldım. rüyamda vibratolu tenor sesler duydum. fazla değil, ancak yeterince bordo. annem her zamanki gibi destek oldu, dedem "virtüoz olamazsın ama arkadaş toplantılarında çalarsın." dedi. en son 15 gün beklemeye karar verdik. "15 gün sonra hala bu kadar ateşli istersen..." dedi babam, "demek ki psikolojik bir sorun var, bunalımdasın, gider bir psikologla görüşürüz." neyse, yedim bitirdim neredeyse 15 günü. bu arada hocalarla konuştum tüneldeki dükkanları gezdim. şu bursumu bir yatırsınlar, yaslayacağım çellomu göğsüme.

bu arada sevgiliyle 20. yüzyıl klasik batı müziği dersi alıyoruz. atonal geçiyor günler.
1 mart'ta piyanonun dramsal boyutu isimli bir Toros Can resitaline gittik. "el pueblo unido jamas sera vencido" üzerine 36 varyasyon. müziğin öğelerini, nedir işte melodi, armoni, ritm vs. ayrıştırıp ayrışıtıp toparlıyor adam. 36. varyasyonda temaya geri dönüyorsun, insanın canına okuyan postmodern bir yolculuktan sonra. ne kadar zor tek başına tınlayan onca sesin içinden çıkmaya çalışmak. ama bence güzeldi "kenetlenmiş" müziği duymak ve ilkinden çok daha fazla sevmek.
bir de sobelenmişim ben de (çok heyecanlıyım.) o da sıradaki posta..

2 yorum:

simiole paris carnet dedi ki...

bu neslin bir gitar yuzunden diger enstrumanlara hic gecememis insanlarindan biriyim, maymunmusum -tanisi koyulduktan ancak yillar sonra bir akordeona dokunmustum, ama psikolojik baskiyi iyice icsellestirmisim ki, yok demistim o zaman da, ben kesin sikilacagim, basarmistim da.

simdi sen boyle cello falan diyorsun, ben eski bir heyecani hayal meyal hatirliyorum, sevgili osquée, ona dokunup bir daha birakamaman dileklerimle..

osquée dedi ki...

teşekkür ederim sevgili simiole. senle de bir paralellik var ama hadi hayırlısı :)