Pazar, Kasım 12, 2006

düş


ona bakıyordum. yağmur yağıyordu. ben ona bakıyordum, o yağmura.

susadın mı, diye sordum.

susamıştı. açmış ağzını yağmuru içiyordu.

o da belki elini tutacak bir el bekliyordu.

uzandım.


uzadım.

uzandım.


ama uzaktım. ne kadar yaklaşsam o fersah fersah öteye

kaçıyordu. uzattıkça küçülüyordu ellerim. ve küçük eller

tutunamazdı bu kadar uzaktakine.

ben uzaktım. ve utandım.


sonra onun bana şöyle bir baktığını gördüm. ve onun düştüğünü gördüm.



beni bekledi düşmek için. görmezse anlamı olmaz dedi belki içinden, bitkiliğin çok kısık sesiyle. ama çok ses çıktı düşerken,

orda küçük küçük insanlar vardı.
ve
hepsi dönüp baktılar.

ama bir tek ben gördüm işte: düştü!



ve sadece ben anladım: düştü...

Hiç yorum yok: