Salı, Kasım 28, 2006
yes my heart belongs to kedi. and kedi belongs to my heart.
ben sokaktan kedi buldum. van kedisi çıktı. hep kucağımda. yıllar önce de icquma birini eklemiştim. sevgili çıkmıştı. şanslıyım galiba.
sonra hocaya bişi sormaya gitmiştim. bana bi yerden bahsetti. orda çalışıyorum şimdi. çok çalışıyorum hem de. yoruluyorum. sınavları falan unutuyorum. ben ders programı yaparken gelişine HTR seçtim. ödevli HTR çıktı. yarına kadar ödev yazmam lazım şimdi. başlamalıyım yani. okuldan bi tenis topu buldum bi tane. sokaktan da kedi buldum. onlar oynadılar ben fotoğraf çektim. ben çalıştım, oynadım, fotoğraf çektim, yoruldum, ödev yazmayı unuttum.
bu ne ya!! gerçek misin sen tatlılık!?
Perşembe, Kasım 23, 2006
Osman Pamuk
bilimin ışığına teslim ettim hayvanı, geldim. pazartesi gününe kadar kedisiziz. sonra ben devam edeceğim tedavisine.. iyi ki gelmiş yapışmış bana, yoksa dışarıda iyileşemezdi OĞLUM benim!
Salı, Kasım 21, 2006
Okşan Pamuk
-ben buldum!
-tamam sevgili buldu yazıcam.
ismini sevgili buldu. ben joujou demiştim ama koca göbeklimize biraz hafif kaçtı galiba. benim de tuhaf bir şekilde bütün derslerim iptal ediliyor. bütün gün kedicikle oynuyorum.
Pazar, Kasım 19, 2006
dündündürbugünbugündür, ya da uygun başlık bulamama sorunsalı. haha!
kuzencim teşhisimi koydu: vata karakterim yüksekmiş.
[Vata Doşha. (Boşluk ve havadan oluşur) Özellikleri, değişken, kuru, hafif, soğuk, küçük, hareketli, sert ve diğer doşha'lara liderlik etmesidir. Vücutta enerji ve hareketi sağlar, sinir sistemini çalıştırır. Konuşma, duyu organları ve hareket organları, nefes alıp vermek, bağırsak ve idrar yolu hareketleri hep bu doşha'ca yönetilir. Anormal çalıştığında, arttığında, sinirlilik, gerginlik, uykusuzluk, dinlememe, kuruluk, kabızlık, ağrı, endişe, gaz, üşüme, kasların seyirmesi gibi durumlar olur. Örneğin soğuk ve rüzgarlı hava, gaz.]
Aşırı uyanıklık, yetersiz uyku, korku, endişe, heyecan halleri, aşırı beyin faaliyetleri, doğal ihtiyaçların giderilmemesi, yolculuk, açlık, aşırı kuvvetli rejimler, kuru, hafif, acı, buruk tatsız yiyecekler, aşırı kilo kaybı, mevsimlerin değişme dönemleri, sabah erken ve öğleden sonra saatleri, 60 yaş döneminde olmak, kuru, soğuk, rüzgarlı hava... bu doşhayı arttıran faktörler.
benim bu aşırı heyecanlı, daldan dala atlar zıplar halimi vatamı düşürerek stabilize etmem mümkünmüş. Bunun bir ayağıda yimek içmek. Kullanılacak baharatlar: kimyon, hint cevizi, kakule, zencefil, tarçın, fesleğen...
bu birrr.
ikincisi, bu kızın da bahsettiği gibi soğan etme mevsimi geldi, geçiyor. benim bir torba çiğdemim vardı hollandalardan gelmiş. yanına biraz lale, biraz sümbül, en özelleri gladiolalarım vee muhteşem pembe çiçek sulama şeysim!
iki saat sonrası için özel!
ben biraz sonra 22 yaşında kocaman bir kız olucam. ailemle, sevgilimle, minik, kakalı (bugün henüz kumu dışına yapmadı!) kedim, çiçeklerim, hala geliştiremediğim projem, bir haftadır elime almadığım çellom, başlamadığım paperlarım, çoğunu artık göremediğim arkadaşlarımla.
mutlu yıllar bana!
Perşembe, Kasım 16, 2006
mırr!
o çok tombiş, çok tatlı, çok mırnav, çok yumuşak, çok şaşkın, çok unutkan, çok uykucu, çok pıtırtı. bayramdan önce görmüştüm onu ilk. minnacıktı. sayıkladım durdum bayram boyunca. dün taa nerden koştu bana. üzerime sıçradı. merdivenlerin sonuna kadar yanımda geldi. ben de eh be minik dedim, hak ettin evlat edinilmeyi.
yavrumuz oldu.
tarçın'ın yeri elbet ayrı. pabucunu dama atan yok. ama bu kadar da yumuşacık olunmaz ki!
Pazar, Kasım 12, 2006
düş
ona bakıyordum. yağmur yağıyordu. ben ona bakıyordum, o yağmura.
susadın mı, diye sordum.
susamıştı. açmış ağzını yağmuru içiyordu.
o da belki elini tutacak bir el bekliyordu.
uzandım.
uzadım.
uzandım.
ama uzaktım. ne kadar yaklaşsam o fersah fersah öteye
kaçıyordu. uzattıkça küçülüyordu ellerim. ve küçük eller
tutunamazdı bu kadar uzaktakine.
ben uzaktım. ve utandım.
sonra onun bana şöyle bir baktığını gördüm. ve onun düştüğünü gördüm.
beni bekledi düşmek için. görmezse anlamı olmaz dedi belki içinden, bitkiliğin çok kısık sesiyle. ama çok ses çıktı düşerken,
orda küçük küçük insanlar vardı.
ve
hepsi dönüp baktılar.
ama bir tek ben gördüm işte: düştü!
ve sadece ben anladım: düştü...
Cuma, Kasım 10, 2006
mı?
bir zamanlar vardı. tiyatro insan'da, oyun atölyesi'nde, kaltt'de... hikayelerim, hikayelerimi anlatacak yüreğim vardı. sonra çok bezdim. çok yasaklandım. çok yaralandım.
ve pes ettim. içime kapandım. fotoğraflarımı duvarıma astım. sustum. bir gün sevgili'yle kantinde otururken, madem bu kadar seviyorsun, devam etmelisin, edebilirsin demişti. kendimi küçücük duymuştum. erişilmeyecek kadar uzak, kapalı gelmişti bana o dünya.
ama bugün öyle bir his var ki içimde, ağzımı kocaman açıp bas bas bağırıvereceğim. kollarımı upuzun uzatıp güneşi tutacağım. ellerim yanmayacak.
bir yer var. yarın oraya gideceğim. evimden sonra ikinci özel yerim olacak. çocuk olacağım ben. çünkü kutay'a yalan söylemiştim. içimdeki deli ruhu kaybettiğim için bırakmadım ben tiyatroyu. tam da o deli bozuk çocuk oralarda olduğu için dil çıkarıp küsmüştüm. yarın gidip barışmak isteyeceğim.
uzatacağım eli tutacak mı?
sevgili geldiğinde gözlerim bir kat daha parlayacak mı?
sevgilim, annem, arkadaşlarım benle gurur duyacak mı? bırakmadı diye. pes etmedi diye...
Perşembe, Kasım 09, 2006
YAZ BİTTİ
yazın bittiği her yerde söylenir
söylenmeyen şeyler kalır geriye
ve sonra hiç bir şey olmamış gibi
ağır, usul bir hazırlık başlar
uykuya benzer yeni bir mevsime
orda burda,ev içlerinde,kır kahvelerinde,deniz kenarlarında
incelen yazın akşam esintilerinde
zaman usulca sıyrılır aramızdan
ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini
başka ne gelir elimizden
büyük bir uzaklığa gülümseyerek
geçiştiririz
ıskaladığımız şeyleri
yatıştırıcı rüzgarlar
dışavurur içimizdeki lodosu, poyrazı, günbatımlarını
saklar bizi
gözlerimizdeki hüzne 'dinginlik' adını verir
'seni iyi gördüm' diyenler
biz de iyi hissederiz kendimizi
elimizden başka ne gelir ki?
köşe başları, akşamüstleri,kokular
tozar gider zamanın boşluğunda
karışır anların kuytu belleğine
belki sonraları bir gün
hatırlanır aynı kederle
yazın bittiği her yerde söylenir
söyleyenler inanır bir şeylerin sahiden bittiğine
yaz biter
eskir geceler,serin,hüzünlü
yeni mevsime hazırlık: ömrün teyel yerleri
bir yanı telaş,bir yanı ürperten yaz sonu ikindileri
çıkarır sizi dalgın derinliğinizden
yaşadığınızı duyarsınız teninizde
bir zamanlar okumuş olduğunuz kitapları özlersiniz
sıcak odaları, beyaz, temiz yastıkları
ahşap panjurları
yaz bitti
bitmeyen şeyler kaldı geride
yaz bitti
yaz bitti
yüksek sesle söylüyorum bunu kendime
her yerde söylendiği gibi
yaz bitti
yaz bitti
hiç bir şey hiç bir şey
hiç bir şey
yalnızca üşüyorum şimdi
murathan munganşimdi günler kısalıyor. sanki ömrümden çalıyor bu mevsim. şimdi pencereler kapalı, camlar ıslak, ocakta tarçınlı-zencefilli-karanfilli-yeşil çay kaynıyor. yürürken yere yere bakıyorum, dünyanın üzerimdeki ağırlığından. sevgili ankara'da. istanbul bir kat daha üşüyor şimdi.