Cuma, Nisan 28, 2006

simi'nin yorumu üzerine pembe ve siyah

sevgilinin benlik yönetimi üzerine bir teorisi var. daha geçen gün bildirdi felsefecilere. postmodern insanın bölük pörçüklüğünü baz alıp "bölünerek çoğalmanın etiği"ne varıyor. bol bol yaşamalı diyor felsefeci. benliğini bölüp farklı zaman dilimlerinde farklı insanlar olmalı ve bunu sonuna kadar yaşamalı. sadece roller ve kimlikler değil bahsettiği, daha çok insanın içinden harekete geçen bir şey. bu kadar basit değil elbet. kendisi de yazacak -umarım- yakında sitesine. okursunuz...

ben, tabii kuramsal olarak güdük olsa da, bunu hep düşünmüşümdür. her şeyi yaşamalıyım, diye üzerine basa basa çok kişiye, defalarca söylemişimdir. hatta -kendimize isim taktığımız dönemlerde, didem iyi bilir- içimde var olması olası kişilerden üçünü seçip isimlendirmişimdir. onlardan biri didem'in çok sevdiği martı'ydı, siyah giyinir, daha çok dünya ile entellektüel ilişkiler kurardı. bir diğeri ise küçük bir çocuktu, naif ve kırılgandı, pembe giyerdi.

[böyle biri mutlu diğeri mutsuz gibi bir şey yok. ÖSS'ye hazırlanırken azdı mesela o pembeli olan. okul forması pespembe kesti. çorap pembe, ayakkabı pembe hırka pembe. koca kız pamuk helva gibi gezdim bir yıl..]

bir sene oluyor gene hakimdi. (ben bunu biraz da fransızca öğrendiğime yoruyorum. haftada 6 saat 50 kelimeyle düşünmekten 2-3 yaşındaki bir çocuk moduna girdim iyice. yok kardeşim belli bir yaştan sonra dil öğrenmemek lazım...!) sayfam da pespembeydi işte. ama geçenlerde o kadar gözümü rahatsız etti, o kadar battı ki bana sayfanın rengi, anladım, siyah vaktim gelmiş benim.

her yetişmekte olan weberci insan gibi ben de tutarlı bir bütün haline geliyorum galiba zaman içerisinde. o ilk gençlikteki karmaşık ruh, bölünmüş benlik falan giderek silikleşti, yoğuruldu, bir araya geldi. "sağlıklı sosyalleşmiş birey" oldum. artık tanıyorum kendimi, ve biliyorum -hemen hemen- şeylere vereceğim tepkiyi. ama yine de, böyle bir pembe-siyah gelgiti kaldı bana yadigar, belki bunun bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak bölerim ileride benliğimi, kim bilir!?

şimdilik siyah...

8 yorum:

QM dedi ki...

pembe goz yoruyor, siyah guzel bence.

"her seyi yasamak" mi? nasil yani? her sey derken her seyi mi kastediyorsun?

Leon'dan bi sahne:

Stansfield: Bring me everyone.
Lenny: What do you mean by everyone?
Stansfield: Everyone!!

elckish dedi ki...

daha dün bıdırdanıyodum ben de: beden bütünlüğüm olsun, zaman dursun..sonunda ikisinin gelip dylarama'da el ele tutuşması..martının gittiği yolun tam tersi ama vardığı yer aynı, yola çıkış sebebi aynı..
işte bu yüzden bende kırçıllı erkek hırkasıpis spor papuç, sende göz makyajıdantel daha uyumlu olamazdı:)

Adsız dedi ki...

her şey..

QM dedi ki...

her sey'e sunlar girebilir mesela: aile fertlerini oldurmek, hirosima'ya atom bombasini birakan pilot olmak, uyusturucu ve silah kacirmak, iskence yapmak, kiralik katil olmak. acik ki, her seyden kasit bunlar degil. o zaman sinirlar koymak lazim. o sinirlari kim koyacak? ama belki bu saydiklarim da "yasanmasi gereken her sey" kapsamina giriyordur, bunlar da ayri duygular tabi.

"her sey" o kadar basit degil.

bi de su var: insanin zihinsel butunlugu icin farkli benlikleri arasinda kopru vazifesi gorecek bir baskin ben'e ihtiyac var. sorun insanin nasil "bolunecegi" degil (yeterince "bolunduk" zaten), nasil birlestirilecegi.

bunlari sadece yanitlari merak ettigim icin soyluyorum, teorik bi merak.

osquée dedi ki...

necati'nin sunumunda kullandığı birebir cümle : "kapitalist orospu çocuğu olacaksan 7 saat onu da tam olacaksın."

hesse'nin kitabında abraxas diye bir tanrı vardı galiba, tüm kötülüklerin ve tüm iyiliklerin birleşimiydi. ben biraz ona benzettim. yani elinizin altında sonsuz seçenek var. ve şimdi kendinize atfettiğiniz "ahlaklı", "iyi", "sorumluluk sahibi" gibi nitelikler diğer benliklerde de olumlanacak gibi bir kaygı yok. [burası galiba benim yorumum ama, tek değer tam olmak, denilebilir.]

yanlış anlamadıysam zaten bir merkez benlik var. diğerlerini organize eden. tabiri caizse devreye sokan. onun dışında kendi içinlerinde son derece tutarlı bütünler olan diğer benlikler var. zaten bu tutarlılık şu an bahsettiğiniz bölünmüşlüğe oldukça büyük bir darbe. yani zamanın ve mekanın belli yerlerinde.

QM dedi ki...

osquee; bloguna bi acik oturum havasi vermek istemiyorum, ama dayanamiyorum soruyorum. necati de hasta yatagindan katilsin oturuma.

demek ki dusturumuz su:

iskenceci bi orospu cocugu olacaksan onu da sonuna kadar ol.

uyusturucu kacakcisi bi orospu cocugu olacaksan onu da sonuna kadar ol.

vs. vs...

Kisaca: "Nasil yasamayi sectiysen onu sonuna kadar ol". Iyi de bu bi etik degil ki. Etik "nasil yasamayi secmeliyim" sorusunu yanitlar, kisisel secimleri veri almaz, onlari yargilar.

osquée dedi ki...

3. benliğim nasıl biri, ahlaki mi, nasıl seçilmiş.... bu değil benim derdim.

3 tane benlik seçiyor olmanın ahlaki yanı. yani benim kendimi üçe beşe ayırmam hakkında etik diyebilir miyiz?


haşa, felsefeci değilim. duygu ve düşüncelerimle konuşuyorum :)

QM dedi ki...

sahte belgeci; "madem hakikaten" oturum yapmak istiyorsun, haberdar edersen sevinirim. uzgunum emailine yanit verememistim, ha simdi ha sonra derken bu zamana kadar sarkti.