...
lodos eser kadıköy'ün sokaklarında. kaldırımlar hep biraz pistir. kadıköylünün başı ağrır sık sık. sokakları dar ve karanlıktır kadıköy'ün. köpekleri hep uykuludur. denize çıkar sandığın sokaklar duvarlarla kesiliverir. caddesi, meydanı şamatadır ama sokaklarının acı bir melankolisi vardır.
eski bir evin önünden geçerken beyaz ve buruşuk bir perdenin ardından beyaz ve buruşuk bir yüz çıkıverir. ölümü görebildiğini duyumsarsın o an. ölüm adım adım izler seni lodosu arkasına alıp bu sokaklarda.
...
kadıköy'e bir-ki
martıların var senin beyaz
kanatların var

çerin çöpün çöplüğün
gecelerin salkım saçak sarhoşun
sabahları pis pis kusmuğun
gece gündüz sere serpe kızların var
denizin var sahillerde poşet poşet dalga
simitçilerin eskicilerin bağır çağır
cinayetin rezaletin kıyametin
kilit altında namus namus kızların var
var işte sende saçmalığın her türü
bir ben varım sende senden içerü
...
ay yükseliyordu. geri geri sendelerken gölgesi taş duvara vurdu, üç karaltı altında ezilmiş. ucu kıvrılmış bir bıçaktı gökyüzünde hilal, parlıyordu. soğuk. buzlu cam gibi. kasılmış parmakları altında bir papatya ezildi. iri gözbebekleri titredi yuvalarının içinde, sonra sımsıkı kapandı gözleri. bağırışlar duydu sanki, küfürler duydu boğuk ve bulanık. bir an kulaklarına bastındırdığı yastığın altından duyduğu bağırışlar geldi aklına. çocukluğunun pazarlarında. anne. baba. cam kırıkları. küfürler. polis. bıçak. gırtlağından kesik bir hırıltı koptu. üç karaltı uzaklaşırken tenhadan, ay yükseliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder