Çarşamba, Ocak 02, 2008

Yine ben bir gün Galata'daykene...

Galata ile münasebetim taksici amca ve Besteyle değiştirilmiş çifter çifter kapı numaralarında GalataPerform'u aradığımız akşam başladı. Önceden Tünelden başlayıp Galip Dede Caddesi boyunca Karaköye inilen zoraki bir yerdi benim için. Bir kere sevgiliyle Kuleye çıkmışlığım ve bir de altındaki kahvehanede çay içmişliğim vardı, hepsi bu.

Gide gele, her gün yeni bir hazine bulur oldum Galata sokaklarında. Bir aslan başı, bir enteresan grafiti, şahsına münhasır bir dükkan, bir yemek, bir insan... Bir dolu dükkanlara girdim çıktım, insanların evlerine, atölyelerine konuk oldum, tarçınlı çaylarını içtim, zencefilli kurabiyelerini yedim. Kedilerini sevdim, tuvallerini boyadım, hikayelerini dinledim... Sokak isimlerini, kapı numaralarını ezberledim

Sessiz Galata isimli bu fotoğrafı Şafak Yıldız'ın fotoritimdeki sayfasından aparttım.

Geçenlerde bale dersine yine geç kalmış Karaköyden telaşla yukarı çıkmaktaydım. Merdivenleri bir çırpıda çıkıp soluk soluğa ve her adımda bir küfürle Galata Residence*'ın önünden sağa döndüm. Camekan sokakta ilerlerken köşedeki ilkokul dağıldı, sabi sübyan sağımdan solumdan hedefe kilitlenmiş savaş uçakları gibi pikeler yaparak beni azmış çocuk nehri içinde bir kuru dal misali savurdu. Yalpa yalpa kuleye vardığımda sinematografik bir anın tam ortasında buldum kendimi. İhtimal Galata Moda Festivalinden kalmış beyaz çakıl taşı yığını çocuk çocuğu ateşin etrafındaki pervaneler gibi kendine çekti. Taşların ve bu taşlarla nice kafalar yarabilme ihtimalinin büyüsüne kapılan güruh hurraa kendini Kule Meydanına attı. Arsızca birbirlerini ve sokaktan geçen adamı taş yağmuruna tutan çocukların arasından kaçmaya çalışırken içimden "şimdi s.çtık kesin bi tarafın yarılacak bir de üzerine uhahahah diye gülecek p.çler" diye geçiriyordum. Atak ve çevik hareketlerim sayesinde kaval kemiğime aldığım bir darbe dışında bu badireyi kolay atlattım. Coolluğumdan taviz vermeden Serdar-ı Ekrem Caddesine döndüm Dans Buluşmada kuğular gibi tandu, jeté, plié, rond de jambe gibi fransızca şeyler yapmak üzere merdivenleri çıkmaya başladım.




*Aşağıdan bulabiliyorum bu oteli ama yukardan bulamıyorum. Carole Luby ve arkadaşını gece vakti buraya yerleştirmeye çalışmıştık babamla. Arabayı yönlendirdiğim her kıvrım kıvrım dar sokağın yanlış çıkması babamda sinir, carole'da endişeyle karışık bir egzotik doğu deneyimi hissi yaratmıştı.

Hiç yorum yok: