Cumartesi, Temmuz 22, 2006

iskele verilmeden atlamak tehlikelidir.


"en büyük korkum vapur iskeleye yanaşırken atlayıp- dengemi kaybedip- düşüp ölmek." derdim eskiden. tam giyinmiş, süslenmişsin. gezmeye gidiyorsun. hop. öldün. kabus gibi...
demek ki karşı yakada "gece gezmeleri" henüz yeni ve mühimmiş benim için o zamanlar. özenirmişim giderken.
ölmek istemezmişim bu yüzden.

şimdi orası ev. burası bir nevi gezme. büyümekle beraber gelen bir şey hareket alanı. yaşar kurt şarkısı gibi: büyüdü pabuçlar, yollar büyüdü.

ama ben, iskele verilmeden inmem hiç vapurlardan.

dün bir kadın düşüverdi vapurdan atlarken. dizleri kırılmadı. kolları öne doğru uzanmadı. çığlık atmadı. ayakkabıları mıhlanmış gibi yere gerisin geri yıkıldı, hacıyatmaz gibi. arkasındaki adam ürküp geri sıçramadı. sanki sokak ortasında armut gibi düşen insanları toplamak vazifesiymiş gibi soğukkanlı omuzlarından yakaladı kadını. kadın yay gibi esneyip ayağa kalktı.

jive duydum gibi oldu. coca cola reklamı gibi taka tuka müzik yapmak istedim. tüm vapur dans etsin istedim.

bu arada otobüse binmiştim bile; yalan oldu.
bu da tarihin tozlu sayfalarında yerini alacak tırt bir yazı oldu.

Hiç yorum yok: