Cumartesi, Mart 17, 2007

oyun-baz: hakkımda bilinmeyen esrarengiz gerçekler

hihi, bunca zamanlık blogger hayatımda ikinci kez hain bir oyunun içine sürüklenmişim... sevgili özlem'i öpüyor, hemen mevzuya giriyorum.

benimle ilgili bilinmeyen bir şey: laptopum bozuk. o yüzden uzun zamandır ne okuyabiliyorum, ne de yazabiliyorum. neden sürekli bozuluyor bu çocuklar bilemiyorum. bu ne büyük aşk anlamıyorum..

şimdi daha eskilere yolculuk yapalım dilerseniz. ilkokul birinci sınıfta sıraya ters oturmuşluğum var benim. yani ters deyince, temters. ayaklar havada, kafa aşağıda. hem de bu pozisyonda uzun süre karar kılmışım, örtmen en sonunda annemi çağırmış.

ortaokulda elck ilke küsmüştük. bir sene kadar sonra barıştığımızda beni cadı gibi çizdiği resmi buldum. hala kafasına kakarım. ama aslında ben de o süre zarfında bir hikaye yazmıştım. hikayemizde yıllar sonra elckle karşılaşıyoruz. o tiki olmuş bense harbi metalci.

bazı insanları çok severken bir anda kıl olabiliyorum. gizli gizli bir süre kıl olduktan sonra, o insanı özlüyorum. sonra bakıyorum büyüttüğüm kadar kötü değilmiş. sonra eskisinden daha çok seviyorum. dostluklarım ilk günkü heyecanını koruyor.

haftaiçi bir sabah evde kalma şansım olmuşsa, hemen kadın programlarını açıyorum.

yoga, modern dans gibi karizmatik aktiviteleri yaparken aklımın bir tarafında bunları biraz da formda kalmak için yaptığım oluyor.

modern dans demişken, yeni bir topluluğa katıldım. heyecanlıyım.

ben aslında çok dans ettim. bale, latin, jazz, tango, modern... ama her yeni gruba girdiğimde, kursa başladığımda vs. daha önceden dans ettiğimi hiç söylemiyorum. herkes beni böyle manyak yetenekli, acayip esnek, dahi mahi bişi sanıyor.


aynı şeyi gitara ikinci kez başlarken de yapmıştım. üstelik daha önce çalıştığım metodu kullanıyorduk. 10 dakika içinde hocamın gözleri fal taşı gibi açıldı. "ben böyle bir yetenek hayatımda görmedim, kesinlikle konservatuvara girmelisin, bu inanılmaz bir şey!!!" dedi. bir kaç hafta daha bu gidişat devam etti. sonra yeni şeylere geçtiğimizde aynı deha çizgisini koruyamayacağımı düşündüğüm için dersi bıraktım. hocam bu yeteneğimi harcadığım için bir daha yüzüme bakmadı.

sevgili sarman kız beğeniyor. ben de saçımı boyatmayı düşünüyorum. ama herkes dünkü hippi bugünkü tiki der diye korkuyorum.

ama hayır, topuklu çizme, şapka, dantelli eldiven giyiyorum.

taksimde boş vaktim olursa 2. el dükkanları gezip bütün o eski balo/parti elbiselerini giyip çıkarıyorum.

osman pamuk odamdaki koltuğa işiyor.

sevgiliyle 3. sene-i devriyemizi 14 martta japon yimeği yiyerek kutladık.

hiç ütü yapmıyorum, dip bucak temizlik yapmıyorum.

cinlerden, perilerden çocukluğumdan beri korkuyorum...

....

daha da aklıma bir şey gelmiyor. şimdi ben ebelemeliyim. ya da sobelemek, bilemedim... mhhhhhh, elcki ve b'yi seçiyorum ama kesin yazmazlar, ayçovskiyi seçiyorum. ama onun da belki vakti olmaz. anamı seçiyorum, o da üşenir. sanırım bu oyun bende tıkanır.

sevgiler... saygılar... bir sonraki postta görüşmek üzere, esen kalın.

Hiç yorum yok: