Pazartesi, Şubat 06, 2006

kelebeğin öyküsü


Bir gün kozada küçük bir delik belirdi. Bir adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini bu kuçük delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi. Ardından, sanki ilerlemek için çaba harcamaktan vazgeçmiş gibi geldi ona. Sanki elinden gelen herşeyi yapmış ve artık yapabileceği bir şey kalmamış gibiydi. Böylece adam kelebeğe yardım etmeye karar verdi: eline küçük bir makas alıp kozadaki deliği büyütmeye başladı. Bunun üzerine kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu.

Adam izlemeye devam etti. Çünkü her an kelebeğin kanatlarının açılıp genişleyeceğini ve bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. Ama bunlardan hiç biri olmadı! Kelebek, hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de asla uçamadı.

Adamın iyi niyeti ve yardım severliği ile anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayıcılığının ve buna karşılık kelebeğin daracık delikten çıkmak için göstermesi gereken çabanın, Tanrı’nın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek, bu sayede de kozanın kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda uçmasını sağlamak için seçtiği yol olduğuydu.

bundan yıllar önce, tiyatro-insan kültür merkezi'nde oyunculuk ve dramaturji dersler alıyordum. yoksul tiyatro, dans tiyatrosu gibi doğu kültürünün etkin olduğu alanlarla ilgileniyorduk. bir gün, oldukça yorucu bir çalışmanın ertesinde, nuray hanım bana döndü ve "oyunculuğun bir kutu içine kapatılmış, zıpzıp zıplayan bir renkli top gibi" dedi, "kapağa var gücünle vuruyorsun, ama henüz açamıyorsun." bundan 8 sene kadar önceydi. sonra merkezden ayrıldım, bir müddet sonra da oyunculuk hayallerimi kaybettim gitti. ama hala kutuiçrekutu içindeyim. az daha uzansam açılıverecek sanıyorum. yok. yoga yapıyorum, neredeyse düzenli. yarımay dengesinde gövdemi kocaman sanıyorum. kalktığımda kutulardan değil, odalardan, çatılardan taşacağım. bir doğruluyorum, kanatlarım gene buruş buruş.

benim daha vaktim var biliyorum. kelebek olup uçmaya. bir gün gene o sabahki gibi güneş vuracak yüzüme. göz kapaklarım ardından dünyayı kıpkırmızı göreceğim. oldum diyeceğim.

3 yorum:

elckish dedi ki...

mmmm:)

simiole paris carnet dedi ki...

osquée, yaz hadi yaz.

osquée dedi ki...

:)