Cumartesi, Ekim 29, 2005

gelişme

ooohhh... derrin bir nefes aldım kollarımı iki yana açıp. yüzümü göğe çevirdim. sular duruldu buralarda. sevgiliannebabamüge saçımı okşaya okşaya kendime getirdiler beni. bir kez daha çıktım depresyon kuyusundan, tanrı düşürmesin!
alternative için yeni fikirler geliyor aklıma. dijitalsunta. annem de daha bir canlanmışsın dedi. spor iyi mi geliyor ne? ay yaşasın hayata dönüyorum.
sevgiliannebabamüge sizi çok seviyorum.
nah şuraya yazıyorum artık her şey daha iyi olacak.

Salı, Ekim 25, 2005

istemeden


yazmayacağım dedim ama tutamıyorum dilimi. bu da benim içimi dökme biçimim oldu ne yapalım? kimse dinlemek istemiyorsa artık (çünkü anlatmışsan 1500 kere) anonime anlatırsın derdini.
yahu ben bıktım bıktım bıktım! şaka değil bu ya, şımarıklık değil!
içim gene kapkaranlık. şaçma dahi olsa bu kadar yemem bitirmem kendimi böyle bir gerçek var ortada- kötüyüm! kötü oluyorum sık sık. bunun mantıki sorgulamasını yapacak mecalim yok şuan. iyileşince geçer, geçince oturur düşünürüm fazla mı abarttım diye. Ama insaf! 3 senem var daha. 3x365= 1095 gün yanlış hesaplamadıysam. 1095! iki yaz var onu çıkar. ne eder? 1095-180= 915 her üç günde bir ağlıyorsam böl üçe- ne eder? = 305 ahanda ilk okul numaram. 305 kere daha ağlayınca mezun edecekler beni okuldan.
ben hepsini toptan ağlasam bi kolaylık yapılamaz mı acaba?
hayatımın hiçbir evresinde bu kadar berbat bir halde olmamıştım. üstelik sevgiliyle yaşıyorum. bir sürü olanak fln var. ama karşısındaki güç öyle büyük ki... hayatımın belki de en güzel geçmesi gereken zamanlarını yiyip bitiriyorum. kriz geçirirken titreye titreye ölücem.
ne der atalarımız: je ne veux pas, je ne peux pas...
hayallerimden ne kadar uzak yaşamım. ne kadar uzak ben.. neler umarken zamanında böyle sığ sularda boğulmak varmış kaderde. birazdan giyinecem bir yokuş çıkıcam iki yokuş inicem. istanbulun en güzel manzarası gene midemi bulandıracak. önümden geçen insanların gözlerini oymak, saçlarını yolmak, dişlerini sökmek, kollarını kırmak gibi fanteziler üreterek yoluma devam edicem. yokuş birden dikleşip birden bitecek mithat alamın önünde. ordan şöööle saltolu karşı kaldırıma geçicem. yürürken zart diye atsam kendimi aşağıya diye hayal kurucam. buna biraz gülümsiycem. yoluma devam edicem meydan da bulantım aniden artıcak. nefesimi tutup aşiyana doğru uzanıcam. yokuşlar inicem yine kıvrıla kıvrıla. bümede giricem. çok değişik varlıklarla karşılaşıcam orda. çok acayip sesler duyucam. öfkem ve bulantım şaşkınlığa dönüşecek affalamış halde soyunma odasına giricem. geç kalmış olucam klasik, giyinip hali hazırda başlamış bulunan latin dersine giricem. arka taraflarda kendime yer bulmaya çalışıcam olmayacak. önde durucam. sonra ders bitecek tekrar soyunma odasına girilecek orda "bitmek tükenmek bitmeyen lanet sepeti" olacak onların. küçük kafalar küçük kafaları çekiştirecek. sinir içinde çıkıp gidicem. ordan political thought dersine. geç kalmış olucam kapının yanına oturucam. sidarı ensesinden bıçaklamak volkanı yakmak hayalleri kurucam o sırada insanları görmezden duymazdan gelmek için ilginç yöntemler bulmaya çalışıcam. gene batı batıverecekler böğrüme. ayşen bilgen yüzüme gene o anlayışlı endişeli new yorklu genç kadın edalarıyla bakacak. bir anda ayağa kalkıp ebenin amuuuu diye bağırmak isteyeceğim. sonra yaklaşık 15 kez saate bakınca ders bitecek. yokuşlar çıkılacak yokuşlar inilecek. eve girilecek. günün bütün iğrençliği üstüne bastığım sakız gibi bana yapışmış olacak. çekicem çıkmayacak. yüzüm asılacak sevgili üzülecek.... bitsin artık bu çileee aaaaaaaa çekemem bile bileeeee aaaaaaaa bitsin artık bu çççiileee aaaaaaaaa çekemem bile bileeeee aaa aaa aaa a benim ağzıma sıçtın. benim ağzıma sıçtın. ALLAH BELANI VERSİN!!! da da da da - da da da da

Cuma, Ekim 21, 2005

yazmıyorum artık, bitti. iyi geceler.

Perşembe, Ekim 20, 2005

la vie? ça m'est égal...

Gözlerinizden öperim, ellerinizden sıkarım. Evde sevgili yok, sinemacılık yapıyor. Sen de gel, dedi bana. Merci beaucoup, didim. Mümkünse dialogsuz gelsin bana hayat. Heyhat! Oturursun işte o zaman evinde, hay hay!Bu arada haberiniz yok, ben ölüyorum. Dünyaya bırakacaklarımla çok anacaksınız beni, sizi tavşan yürekli Richardlar sizi... Balkona çıkamıyoruz artık, bitti o da. Hava soğuk buralarda. Belki böğüre böğüre ağlayabilirim şuan. Ama yapmayacağım. Zor olmayacaksa kuru gelsin bana hayat. Abrahams diyor ki there is no state. Ben diyorum there is no spoon. Hande der başka bir şey. sum up: hihooo hiçbir şey yok! boşlukla sallanan yuvarlanan yorulan yaşlanan kavramlar bizler... ve sonrası hiç olmadığından biz böyle sallana yuvarlana ölürüz...ölürüz... Sevgili dediydi geçenlerde: sonunda ölüm var.
o zamana kadar vakit geçirmek için başka bir şeyler mi yapsaydım acaba? bir iki sağlam dost bulsaydım, bir kaç şişe şarap içseydim, bir kaç güzel ülke görseydim. İrili ufaklı sanat eserleri attırsaydım etrafa. ama yok... prensiplerim müsaade etmiyor. Canım feci şekilde sıkılıyor. Sıkı can zor çıkarmış, ironik misin hayat? yalvarırım hayat bana biraz ciddi gelsin. sevmiyorum seni süt oğlan, babanı da sevmezdim zaten. beni izlemeye devam edin.... au revoir!

Salı, Ekim 04, 2005

dayanamıyorum!

evet resmen 1 hafta oldu okul başlayalı ve benim tahammül sınırlarım çoktan aşıldı. artık biliyorum, siyasetbilmek istemiyorum. hiçbir şey bilmek istemiyorum. huzurlu bir hayat istiyorum. ama burda mümkün değil. uyuyamıyorum. kendime vakit ayıramıyorum. başka bir şey de yapmıyorum. bu okul beni öldürüyor.

Pazar, Ekim 02, 2005

alternatif yok..

istanbul'da yaşıyorum. üniversite öğrencisiyim. gençliğin aydınlık yüzüyüm. gelecekten ümitsizim.

1. boğaziçinden nefret ediyorum.
2. bölümümü sevmiyorum.
3. ne gelecekte ne de şimdi çalışmak istemiyorum.
4. insanları sevmiyorum.
5. aktif ve sosyal bir insan olmak istemiyorum.
6. istanbul'da yaşamak istemiyorum.
7. bu denklemden hiçbir sonuç çıkmıyor.



gidilemez mi yani? buraya mahkum muyuz? ben çocukluğumda bile hiç koşmadım ardımdan biri gelir de yarışa koyulur diye. şimdi bu ne boktan koşturmaca. hep böyle mi gidecek benim hayatım? sandalye kapmaca, köşe kapmaca... daha azı ya da daha farklısı hedeflenemez mi? bıraksam şimdi okulu.. hayalini bile kuramıyorum. belki beni kendi halime bıraksalardı hiç girişmeyecektim bu işlere. sürüklendim gittim. ve nefes almadan devam mı etmeliyim bu sürüklenişe? bir zaman uyanış ve işte hayatının yularını eline alış fln gibi şeyler olamayacak mı hiç benim hikayemde. daha önceden yazılmış bir tirad ... boğaziçi koyim de tur at! bugün pazar. 4 saat fln ağladım. üzüntülerimi birbirine bağladım. şimdi geldim burdayım. yardım edin pek zordayım. sevgili anlam veremiyor derdime. ne istiyorsun ki sen, diyor. bilmiyorum ki... sadece bu değil tam olarak. evde otursam bütün gün. ekmek elden su gölden yaşasam. böyle yaşayanlar yok mu hiç? dolu... ya da basit bir işte çalışabilirim belki. boncuklardan bilezik fln yaparım. balık tutabilirim akşama pişiririm, ev leş gibi kokar, temizlerim. neden olmasın. o ya da bu şekilde bitmeyecek mi hayat sonunda... ha ziççi'lerin basur problemlerini dinleyerek ağır ağır çıkmışsın o merdivenleri (eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak), ha oturmuşsun evinde tv izleyip zaplayarak... lise1'de pera güzel sanatlara gidecektim ya, bin lanet beni yolumdan çeviren arkadaşlara! sonra lise sonda konservatuvara hazırlanacaktım, binbir lanet finalin indirimlerine ve rehberlik servisindeki fatoş'un gülümseyen yüzüne, ve gün be gün yalanlarıyla beynimi yıkayan nice edebiyat hocasına, tarih hocasına, resim hocasına... fuck you!