Perşembe, Ekim 20, 2005

la vie? ça m'est égal...

Gözlerinizden öperim, ellerinizden sıkarım. Evde sevgili yok, sinemacılık yapıyor. Sen de gel, dedi bana. Merci beaucoup, didim. Mümkünse dialogsuz gelsin bana hayat. Heyhat! Oturursun işte o zaman evinde, hay hay!Bu arada haberiniz yok, ben ölüyorum. Dünyaya bırakacaklarımla çok anacaksınız beni, sizi tavşan yürekli Richardlar sizi... Balkona çıkamıyoruz artık, bitti o da. Hava soğuk buralarda. Belki böğüre böğüre ağlayabilirim şuan. Ama yapmayacağım. Zor olmayacaksa kuru gelsin bana hayat. Abrahams diyor ki there is no state. Ben diyorum there is no spoon. Hande der başka bir şey. sum up: hihooo hiçbir şey yok! boşlukla sallanan yuvarlanan yorulan yaşlanan kavramlar bizler... ve sonrası hiç olmadığından biz böyle sallana yuvarlana ölürüz...ölürüz... Sevgili dediydi geçenlerde: sonunda ölüm var.
o zamana kadar vakit geçirmek için başka bir şeyler mi yapsaydım acaba? bir iki sağlam dost bulsaydım, bir kaç şişe şarap içseydim, bir kaç güzel ülke görseydim. İrili ufaklı sanat eserleri attırsaydım etrafa. ama yok... prensiplerim müsaade etmiyor. Canım feci şekilde sıkılıyor. Sıkı can zor çıkarmış, ironik misin hayat? yalvarırım hayat bana biraz ciddi gelsin. sevmiyorum seni süt oğlan, babanı da sevmezdim zaten. beni izlemeye devam edin.... au revoir!

Hiç yorum yok: