ilyas yalvarıyo. kurbanın olam dansöz ol. harcama bu şahane yeteneğini, diyo. ayaklarıma kapanıo. kariyerimi farklı yönlendiricem diye aklı çıkıyo. o benim muhteşem tekniğim, inanılmaz yaratıcı doğaçlamalarım ziyan olucak diye kendinden geçiyo.
ama ne bileyim işte tam da emin değilim galiba.
Cuma, Nisan 25, 2008
Pazar, Nisan 13, 2008
Türkiye Pippa'yı Yuttu...
iki genç kadın yola çıktı. iki genç kadın gelinlik giyip otostop yaparak yola çıktı. savaşlarla, kıyımlarla parça parça olmuş bu coğrafyada barışla evleneceklerdi.
coğrafya onları yuttu..........
dün peace&conflict dersinin psikolojik yaklaşım bölümünde performans sanatının kişiselliğinden, diyaloğa, barışa yapacağı katkılardan, "false brother"ları nasıl tanıdık kılacağından dem vururken.
lanetolsunlanetolsunlanetolsunlanetolsunlanetolsunlanetolsun.
iki genç kadın istanbul'da ayrıldı. birinin yolu benle kesişti. fotoğraflarını çektim onun, videosunu çektim. gelinliğine, gülümsemesine hayran oldum. tanrıça gibiydi. barış için gelmişti.
diğeri ertesi gün tecavüze uğrayıp öldürüldü.
bugün içimde iğrenç bir utanç ve acı var. Pippa Bacca'yı öldürmenin utancı. Pippa Bacca gibi ölmenin acısı.
Oda içre oda kocaman bir yerdeyiz. Sesler, insanlar karma karışık. Hem az sayıca hem sanki kendi kalabalığını doğuruyor. Taş gibi göğüs kafesim ilerlerken tanıdık bir yüz. gonca, ağlıyor. başkaları, gülerken görmüşüm, ağlıyorlar. Aczimizden ağlıyoruz. Pippa Baca ile umudumuza tecavüz ediliyor, umudumuz ölüyor.
Bir grup "naif insan"ız biz.
Ağzı köpürmüş vahşiler olma ihtimalini düşünmeden, saf saf, iyi niyetle...
Sylvia giriyor içeri. Yine beyazlar içinde. Ama daha rastgele. Gözleri kırmızı. Konuşurken sık sık hıçkırıkları kesiyor cümlelerini. bu kez gülümsemiyor fotoğraf makinama.
coğrafya onları yuttu..........
dün peace&conflict dersinin psikolojik yaklaşım bölümünde performans sanatının kişiselliğinden, diyaloğa, barışa yapacağı katkılardan, "false brother"ları nasıl tanıdık kılacağından dem vururken.
lanetolsunlanetolsunlanetolsunlanetolsunlanetolsunlanetolsun.
iki genç kadın istanbul'da ayrıldı. birinin yolu benle kesişti. fotoğraflarını çektim onun, videosunu çektim. gelinliğine, gülümsemesine hayran oldum. tanrıça gibiydi. barış için gelmişti.
diğeri ertesi gün tecavüze uğrayıp öldürüldü.
bugün içimde iğrenç bir utanç ve acı var. Pippa Bacca'yı öldürmenin utancı. Pippa Bacca gibi ölmenin acısı.
Oda içre oda kocaman bir yerdeyiz. Sesler, insanlar karma karışık. Hem az sayıca hem sanki kendi kalabalığını doğuruyor. Taş gibi göğüs kafesim ilerlerken tanıdık bir yüz. gonca, ağlıyor. başkaları, gülerken görmüşüm, ağlıyorlar. Aczimizden ağlıyoruz. Pippa Baca ile umudumuza tecavüz ediliyor, umudumuz ölüyor.
Bir grup "naif insan"ız biz.
Ağzı köpürmüş vahşiler olma ihtimalini düşünmeden, saf saf, iyi niyetle...
Sylvia giriyor içeri. Yine beyazlar içinde. Ama daha rastgele. Gözleri kırmızı. Konuşurken sık sık hıçkırıkları kesiyor cümlelerini. bu kez gülümsemiyor fotoğraf makinama.
Salı, Nisan 08, 2008
dün.
Nasıl anlatayım dünü... dün o kadar uzundu ki, çok az şey sığdı içine.
Okuldayım. alese başvuruyorum. bankaya para yatırıyorum. web camde fotoğrafımı çektiriyorum.
sonra bazı telefon konuşmaları.
bir taksideyim. öteki yakaya geçiyoruz. daha öğlen olmamış. kadıköyde yürüyorum. tanıdık yerler, dükkanlar.
dersanemin yeni yerine gidiyorum. herkes tanıyor beni. süperim. fatoşun odasına giriyorum. herkes küçük ben büyük. herkes benden daha planlı.
ben sınava giricem, diyorum. gözbebekleri büyüyor. gün içinde pek çok kişinin göz bebekleri büyüyor. her yer göz.
bana form, bana diploma bilgileri, bana dekont veriyorlar.
beni sıralarda bekletiyorlar. elimdeki kağıtlar gidiyor yeni kağıtlar geliyor. elimde kağıtlar kantine doğru yürüyorum. bu kadar uzaktan görünüyor muydu deniz? dalgalar kalamışı dövüyor. martılar... çınarlı yol biraz kelek kalmış. kantinin önündeki alana varıyorum. ilk gün oradaydım elimde koca bir sandöviç demirlere yaslanmış bir çınara bakıyordum. etraftaki ayı kadar tipler gibi olunca neleeerr neleeeerrr olacaktı hayatımda.
çınar burda, bir o kalmış. ama senelerce dallarında kalan diş macunu yok.
of ulan o kadar güzel ve sağlıklı bedenlerle ben de çalışırım. sıkıyosa beni alın. sıkıyosa biraz challenge edin kendinizi skolyozlu öğrenciyle.
"olmayacak ama iyi olacak". böyle dedi sevgili.
olmayacak.
iyi olacak.
vapurdayım. çok dalgalı deniz. ben gene avrupa yakasına dönüyorum. bu kadar geriden başlanır mı bir koşuya. bütün omurlarım bütün kaburgalarım batıyor sanki. hay allah. denize bakacağım sadece.
burayı nasıl demeli ki şimdi.
Kafamın içinde sıkıntılı düşünceler, sol yanımdaki pencereden denize bakarken siyah montlu bir kız yanımdan denize düştü.
evet yaklaşık böyle. pat diye düştü. sağıma döndüm bütün kafalar gastelerde şurda burda. sol yanıma baktım bir tek ayakkabı suda. taaa ilerilere gidiyor.
düştü! dedim
kız düştü!!
herkes açığa koştu. ben de koştum sol elim havada işaret parmağım o tek ayakkabıyı gösteriyor.
iki kişi indi aşağıya.. biz de gördük, atladı.
vapur hala gidiyor. çok uzaktayız. ayakkabı yok artık.
sonra başka vapur durdu orda. ama kısa durdu. bayağıda uzakta. göremedim.
kısaca şöyle, dün benim içim sıkılırken bir kız benle birlikte vapura bindi. sonra da atladı. sonrasını bilmiyoruz.
Okuldayım. alese başvuruyorum. bankaya para yatırıyorum. web camde fotoğrafımı çektiriyorum.
sonra bazı telefon konuşmaları.
bir taksideyim. öteki yakaya geçiyoruz. daha öğlen olmamış. kadıköyde yürüyorum. tanıdık yerler, dükkanlar.
dersanemin yeni yerine gidiyorum. herkes tanıyor beni. süperim. fatoşun odasına giriyorum. herkes küçük ben büyük. herkes benden daha planlı.
ben sınava giricem, diyorum. gözbebekleri büyüyor. gün içinde pek çok kişinin göz bebekleri büyüyor. her yer göz.
bana form, bana diploma bilgileri, bana dekont veriyorlar.
beni sıralarda bekletiyorlar. elimdeki kağıtlar gidiyor yeni kağıtlar geliyor. elimde kağıtlar kantine doğru yürüyorum. bu kadar uzaktan görünüyor muydu deniz? dalgalar kalamışı dövüyor. martılar... çınarlı yol biraz kelek kalmış. kantinin önündeki alana varıyorum. ilk gün oradaydım elimde koca bir sandöviç demirlere yaslanmış bir çınara bakıyordum. etraftaki ayı kadar tipler gibi olunca neleeerr neleeeerrr olacaktı hayatımda.
çınar burda, bir o kalmış. ama senelerce dallarında kalan diş macunu yok.
of ulan o kadar güzel ve sağlıklı bedenlerle ben de çalışırım. sıkıyosa beni alın. sıkıyosa biraz challenge edin kendinizi skolyozlu öğrenciyle.
"olmayacak ama iyi olacak". böyle dedi sevgili.
olmayacak.
iyi olacak.
vapurdayım. çok dalgalı deniz. ben gene avrupa yakasına dönüyorum. bu kadar geriden başlanır mı bir koşuya. bütün omurlarım bütün kaburgalarım batıyor sanki. hay allah. denize bakacağım sadece.
burayı nasıl demeli ki şimdi.
Kafamın içinde sıkıntılı düşünceler, sol yanımdaki pencereden denize bakarken siyah montlu bir kız yanımdan denize düştü.
evet yaklaşık böyle. pat diye düştü. sağıma döndüm bütün kafalar gastelerde şurda burda. sol yanıma baktım bir tek ayakkabı suda. taaa ilerilere gidiyor.
düştü! dedim
kız düştü!!
herkes açığa koştu. ben de koştum sol elim havada işaret parmağım o tek ayakkabıyı gösteriyor.
iki kişi indi aşağıya.. biz de gördük, atladı.
vapur hala gidiyor. çok uzaktayız. ayakkabı yok artık.
sonra başka vapur durdu orda. ama kısa durdu. bayağıda uzakta. göremedim.
kısaca şöyle, dün benim içim sıkılırken bir kız benle birlikte vapura bindi. sonra da atladı. sonrasını bilmiyoruz.
Pazar, Nisan 06, 2008
yorucu günlerin ardından
güzel günler geldi.
yorucu günler gecesi gündüzü birbirine karışmış ders çalışma günleriydi. hatta ders çalışamayıp dedikodu yapma günleriydi.
sonra sınavdı paperdı geçti.
3 saat uyunuldu, taksime akıldı. vosvos barda iyi insanlar vardı.
ertesi gün festivalde film, aydada dans, ilyasta dans. oh
yorucu günler gecesi gündüzü birbirine karışmış ders çalışma günleriydi. hatta ders çalışamayıp dedikodu yapma günleriydi.
sonra sınavdı paperdı geçti.
3 saat uyunuldu, taksime akıldı. vosvos barda iyi insanlar vardı.
ertesi gün festivalde film, aydada dans, ilyasta dans. oh
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)