Pazar, Eylül 10, 2006
olmadı baştan
eski günlüğümü buldum. londra'dan almıştım 2001 yılında. mor kadife kaplı, sayfaları çevrildikçe yırtılıyor ama hala yeni gibi.
bu blogun da pabucu dama atılır artık.
zaten hiç istediğim gibi olmuyor. hayatımı düzenlesin istemiştim. yaptıklarım, öğrendiklerim kaybolmasın bir yandan. düşünce tembeli olduğumdan bari yazarken fikirlerim olgunlaşır sanmıştım.
yalan oldu.
güneşli anları kendime saklayayım, yağmuru kurutayım derken benden ayrı bir ben gelişti burda. izlediğim filmlerin, okuduğum kitapların üzerine yazmaya kalkınca onlar benden hızlı gitti. fotoğrafları aktarmaya üşendim. falan fişmekan.
bişiler'e devam edeceğim sanırım. burasıysa başka bir gerçekleştirilmeyecek projeyi bekleyecek.
YAŞASIN KAĞIT KALEM!
Cumartesi, Eylül 09, 2006
h a y a t
hayat insanı yalnız bırakıyor bazen yabancı bir şehrin kargacık burgacık sokaklarında; kent devleşirken insan küçücük oluveriyor o an. öyle küçülüyor ki, bedeninden yoksun duyuyor adeta kendini. "hayalet" oluyor işte o yüzden. kanalların köprülerin üzerinden uçuyorum, dedirtiyor hayat bazen insana.
bana okuyor acılarını. karşımda mindere oturmuş, ara sıra sesi titriyor. hüzünlü günleri hızlı geçiyor okurken. komik anılara varmak istiyor bir an önce.
o yalnızlığı iyi biliyorum ben. çölün ortasında. bırakılmışlığı. hatırlıyorum. 14 yaşında oluveriyorum kırmızı minderin üzerinde. içim sıkılıyor. o günlerin, o sokakların, o cehennem sıcağının geçmiş bitmiş olması, böyle çok nadiren başımın üzerinde ileri geri sallanan hayallere dönmüşlüğü beni memnun ediyor. her şey güzel olacak demek istiyorum ona. ben varım. sevgili var. diyemiyorum galiba. lagaluga saçmalıyorum. ilgimi, sevgimi, yakınlığımı gösteremediğimi fark ediyorum.
dolaşmaya çıkmışken sevgili arıyor. dışarı çıkalım bu akşam diyor. hemen gidip hazırlanıyoruz. yine bulutları dağıtmaya yardım ediyor. eğleniyoruz akşam. dans ediyoruz. bağıra bağıra şarkı söylüyoruz. oryantal oryantal kıvırıyoruz. çakkıdı çakkıdı oynuyoruz. tango yapıyoruz. lirik dans bile yapıyoruz.
yalnızlık paylaşılır diyorum içimden bir şeyler diyebilecek anlarımda. onları yanımda görmek, mutlu görmek iyi geliyor bana. böyle işte.
ve sana. gözlerine bakıyorum, daima.
Pazartesi, Eylül 04, 2006
. . .
*ordu dediğin kendi devamlılığını sağlayan kurum* kuvvet dediğin bildiğin insan*geçen gün ölen çocuk benden bir yaş küçük*sevgili askere gitmesin*savaş elitleri bok gibi para kazanmasın*tsk lübnan'a gitmesin*
Cumartesi, Eylül 02, 2006
yine-yeni-yeniden
yine.
yaz bitti, nasıl bilirdiniz?
iki gün önce yeniden buldum istanbul'u. "nereye koyduysan ordadır!" buraya koymuşum. başkaları da üzerine biraz yağmur koymuş. çinili kafe'de lila downs çalarmış. şeffaf şemsiyemden gökyüzü görünürmüş...
kız istanbul, unutmuşum ayol ben seni. güzel bir şeymişsin.
yeni.
ayrıca,
-video art yapar mıyız zeyn?
-yapmaz mıyız bee!
yeniden.
tarçovski 8 yaşına bastı. eskisinden daha şımarık, daha karakter sahibi. şaşı gözlerine kurban olduğumun kedisi.
yaz bitti, nasıl bilirdiniz?
iki gün önce yeniden buldum istanbul'u. "nereye koyduysan ordadır!" buraya koymuşum. başkaları da üzerine biraz yağmur koymuş. çinili kafe'de lila downs çalarmış. şeffaf şemsiyemden gökyüzü görünürmüş...
kız istanbul, unutmuşum ayol ben seni. güzel bir şeymişsin.
yeni.
ayrıca,
-video art yapar mıyız zeyn?
-yapmaz mıyız bee!
yeniden.
tarçovski 8 yaşına bastı. eskisinden daha şımarık, daha karakter sahibi. şaşı gözlerine kurban olduğumun kedisi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)