Cumartesi, Kasım 19, 2005

bisiklet

Böyle bisikletleri mincünük vücutlarının devamıymış gibi gezen çocuklar var. Kendi aralarında çeteler falan da kurarlar. Ani karar alıp ıslık çalarak filan başka sokaklara, oralardaki çocuklara savaş açarlar. Akranlarına göre belli bir hızları, havaları, ve özgürlükleri vardır. Bir de benim aylardır aklıma evirip çevirip kurduğum planları (şurda asfalttan giderim burda karşıya geçerim vs.)yerle bir eden o dehşetengiz yokuşlar bunlara vız geliyor ya, vallahi kıl oluyorum.
ben öyle bisikletli çocuk olamadım. bir kere indirip çıkarmak dertti onu merdivenlerden. sonra zaten ananem izin vermezdi pek, bişi olursa annenlere ne derim, derdi. O da haklı.. Sonra bisiklet! bisiklet! diye tutturduğumuzda alırlar bizi fenerbahçe parkına götürürlerdi. Orda da bin işte güvenli yollarda.. macerasız.
velhasıl kelam bir iki kez ortaokulda "bisiklete atlayıp" bir kaç sokak gitmeler, orda bir bankta oturup muhtelif rus yazarlardan okumalar ettik. Ama, "bisikletli çocuk" deneyiminden, rahatlığından, kıvraklığından uzak elbet.
Sonra bu yaz sevgiliyle bisiklet aldık. Benimkisi kırmızı, onunkisi sarı. (cimbombom!, by the way) Bir Pendik'te aldığımız dükkandan Maltepe'de anneciklen mangal yapacağımız yere kadar bindik( rüzgar gibi) bir de İstinye'de akşam gezmesinde çaybahçesine gittik(biraz ürpertici, korkutucu). Sonra Hisarüstü'nün yolları taştan, sen çıkardın beni beni baştan. Yokuş yani. Her yer yokuş ya olmaz böyle şey! Hani inmek hoş, ama her inişin bir çıkışı vardır.
durur bisikletler tarifisiz kederler içinde
benimki çalışma odamda, sevgilininki antrede...

Hiç yorum yok: