Bu anı yazmak için ideal zaman değil. (sabah 8:51, Teknotel Küçükyalı yerleşkesi, hava hafiften serin, birtakım iş bekliyor).
Ama o duyguyu kaybetmeden yazmak istiyorum...
Hamakta sallanıyorum. Gölgedeyim. Üzerimde ağlayan söğüt var. Ara ara su damlaları düşüyor, serinliyorum. Günlerden pazar. Saat daha öğleni ha geçmiş ha geçecek.
Masada annem, babam, kardeşim, damat, ananem. Kardeşimin kınasına 1, düğününe 2 hafta var. Piknik yapıyoruz.
Hamak her sallandığında onu bir kocaman kız olarak, bir küçücük çocuk olarak görüyorum.
Çok ait hissediyorum kendimi; bu anın, bu mekanın, bu ağacın, bu insanların bir parçası olduğumu hissediyorum.
İçimdeki boşluklara söğüdün gözyaşları doluyor.
Sonra ben de ağaç gibi hissediyorum kendimi. Dallarım, tomruklarım, üzerimde bitmiş mantarlarım, kovuklarım var, kovuklarımda saklanmış hayvanlar var.
Salı, Mayıs 28, 2013
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)